Arada Tuba'ya benzetenler çıksa da, genellikle herkesin tepkisi "aaa tıpkı sen" minvalinde oluyor... Yıldızhan Hoca'nın eğlenceli bir tesbiti var konuyla ilgili: Çocuk doğduğunda genellikle çirkin olur, o yüzden herkes babaya benzetir, biraz büyüyüp güzelleştikçe anneye benzetmeye başlarlar diyor...
Bir de daha ilmi bir açıklama gördüm geçenlerde: Anne çocukla geçirdiği yoğun fiziki ilişki sayesinde, emindir, anne olmayı yadırgamaz, çocuğu hemen sahiplenir. Ama baba bütün bu sürecin biraz dışında hissedebilir kendisini. O yüzden de ilk aylarda toplum, aaa şuna bak, tıpkı babası, hık demiş burnundan düşmüş diyerek, babanın çocuğu sahiplenmesini kolaylaştırmaya çalışır bilinçsizce de olsa diyordu...

Sonuçta kime benziyor, sahiden bilemiyorum, iki aylıkken filan çekilmiş fotoğraflarıma bakınca, eğer bütün bebekler zaten benzemiyorlarsa birbirlerine, bana benzediğini söyleyebilirim. Kaşlarını çattıkça da annemi görür gibi oluyorum...

Emin olduğumuz bir şey, daha önce de yazmıştım galiba, yemek hususunda şimdilik bana benzemiyor. 8 sene insanların bir tas çorbayı beş dakika erken alabilmek için gırtlak gırtlağa gelebildiği bir ortamda yatılı okumama rağmen, bu yemek hırsına hiç kapılmadım, iştahlı bir insan olamadım, marifet diye söylemiyorum ama, ya unuturum yemek yemeyi, ya da gözümde büyütüp üşenirim... Ama Ali, obur değilse de hiç yemek ayırdetmiyor, boğazından geçen ilaç mı, mama mı, anne sütü mü, hatta yanlışlıkla dudağının kenarına düşen burun damlası mı, umurunda değil, her ihtimalde iştahla yalanıyor...

Mamasını annesi mi veriyor babası mı, anneannesi mi, Ömer Amcası mı, Doktor teyzesi mi, hiç farketmiyor... Hatta geçen ishal aşısı oldu, rotarix diye ağızdan alınan bir çeşit aşı, doktor endişelendi ilk başta, çocuklar sevmiyormuş tadını, ama Ali bitince dudak büktü, devamı yok mu diye... Nimetin kıymetini öğrendi diyoruz, ilk haftalarda geçirdiği açlık tecrübesiyle...