Duyduk Duymadık Demeyin!

Adres değişikliği

Duyurmayı epey geciktirdim ama yeni adresimiz:  aliozdil.com Her zaman bekleriz... Yanlış çimenliklerde otlamayalım lütfen :)

30 Ocak 2008 Çarşamba

Hasret...



Efendim, tadına doyulmaz bir İstanbul seyahatinden sonra Yeni Dünya’daki evimizden sevgiler, selamlar. Seyahatimizin en güzel anılarından biri, ailecek Ali bebo ile tanışmamız oldu. Ali bebo, annesi (Adoş’un tabiriyle “Tuba abla, hani orkestradaki gibi”), babası (“Armut abi”) büyük bir felaket atlatan evcağızlarına döner dönmez sağolsunlar bizleri kabul ettiler, bağırlarına bastılar. Hatta Ali bebo bizi Reyda ablasının kucağında kapıda karşıladı. Ali bebo’nun muhteşem komik bir ifadesi var, yandan yandan çok komik gülüyor kendisi. Ayrıca tespit edebildiğimiz kadarıyla ce-e olayını seviyor, maşallah bayağı iştahlı ve aynen Şehnaz Teyzesi gibi kocaman sesi var (yani insan çocuğa işe yarar bir huy, bir özellik verir değil mi ne de olsa bugüne bugün teyzesiyiz ama maalesef adım hıdır, elimden gelen budur)! Ekibimiz çok enerjikti, Gökçe(“hani çiftçi çukurda di mi Gökçe ablası”)-Oğuz (“devvvv”) ve Reyda (öbür “çerkes kızı”) tabii dünyanın en sevimli insanları ve fakat çocuk sahibi olmadıklarından Ali bebo ve Adoş’a bin türlü maskaralık öğrettiler. Hatta evladım o günden beri her bulduğunun önünde kendini yere atıp “Nisan güzeliiii” diye bağrıyor!

Ali bebo’dan pek zor ayrıldık, en kısa zamanda tekrar kavuşabilmeyi umuyoruz. O güne dek annişiyle, babişiyle, süper halı üstü sürtmeli oyuncağı ve kitaplarla dolu evinde sağlıklı, tok karınlı, enerjik günler diliyoruz…



Nisan Güzelleri




Beslenme Saati

29 Ocak 2008 Salı

Nihayet!

Bu kadar söylendik yağmadı, yağmıyor diye, an itibariyle Beşiktaş kara teslim olmuş durumda sayın izleyiciler, haber verelim dedik...
Artık saf değiştirip, aman Allah'ım bu ne biçim hava, ne yapacağız, buralarda mahsur mu kaldık diye söylenmeye başlayabiliriz, hepimizin gözü aydın....

Kış şarkısı

Öyle kuru kuru beklemekle olmuyor belki de, büyük halk ozanı Selman Yılmaz'la birlikte mırıldanmak lazım:

Kar yağar üşür insan,
Ayağ' kayar düşür insan,
Düşür denmez düşer denir,
Yaşasın kar yaşasın kar...

Kar yağar ayaz olur,
Her taraf beyaz olur,
Fasülyeden piyaz olur,
Yaşasın kar yaşasın kar...

*Maalesef bu kış bir türlü yağamadığı için kar, bu enfes şiiri ailemizin seneler evvelki kardan adam macerasıyla süslemek durumunda kaldık.

Kar...

Kaç gündür ha yağdı ha yağacak diye bekliyoruz, hatta evde mahsur kalma korkusuyla pazar gecesi apar topar bavulları toplayıp Üsküdar'a taşındık, ama ne yaparsın, bir türlü gelmedi kar... Şu anda arkamda pencere açık, sırtımı yakan güneşten nasıl kurtulabilirim diye düşünüyorum ama diyorlar ki hala, dikkat edin kar geliyor, afet fırtına mahfolacağız.
Yine de umudu kesmemek lazım, kimbilir, belki yarın, belki yarından da yakın...

20 Ocak 2008 Pazar

İki kafadar...




İbrahim Ediz'le Ali işte nihayet sosyalleşmeye de başladılar. Henüz birşey yapamıyorlar ama olsun, heyecanla bekliyoruz...

8 Ocak 2008 Salı

Gölgelerin gücü adına!

Dün akşam, Tuba bir koltukta ben bir koltukta, bitap halde serilmiş kalmışken, Tuba bir anda gülmeye başladı. Ali, Tuba'nın yanında uzanmış, bir tarafında Niyazi Abisi, bir tarafında yeni aşkı Cani oyalanıyordu, bu arada ellerinin gölgesini keşfetmiş. Ne Niyazi'yi görüyor gözü ne Cani'yi... Elleri havada, koltuk yastıklarına yansıyan gölgeleri yakalayacak...

Güüüç bende artık!